Keşfedilmeye Değer



Keşfedilmeye Değer

Ne mucizevi şey hayat! Bir bilmece ki hiç bulamayacağını bildiğin cevabına her gün biraz daha yaklaştığın hissiyle yıllarca heyecanlı kalabiliyorsun. Arıyorsun yıllar boyu, her yerde arıyorsun. Bir gün geliyor, “İşte buldum! Her şey bu kadar kolaymış.” diyip bitti sanıyorsun. Kimilerinin tanrıları var; parada, dinlerde, sanatta, bilimde buluyor yanıtı; kimileri arkadaşlarda ya da kurduğu ailede buluyor; kimileri aşkta bulacağını zannediyor. Çok bilmekle bulacağını sananlar da var, en çok onlara yazık, geçmiş bir zamanda bana yazık.

Peki, nedir bu hayat sırrının matematiği? Var mı öyle bir matematik? En doğru hangimiz çözüyoruz buradaki denklemleri? İkimiz aynı sonuçlara ulaşmadığımıza göre birimiz muhakkak yanılıyor olmalı. Ulaştığımız farklı sonuçlar bizim zenginliğimiz mi yoksa talihsiz insan soyumuzun sonsuz kavga sebebi mi?

“Koskoca hayat bilmecesini tek başıma mı çözecektim?! Bana miras kalmış binlerce yıllık bir kültür var. Dinlerin tarihi de epey eskilere dayanıyor. Sırtımı yaslayacak kadim bir şeylere ihtiyacım var. Ve ben bu tarafa yasladığıma göre sırtımı, artık diğer ihtimaller kaybolsun ki düşünmeyeyim daha fazla ve kapılmayayım “Ya yanılıyorsam?” korkusuna. Hepiniz yanlışsınız, bir ben doğru.”

Bir ömür böyle geçmez. Haklısın. Ama hâlâ şüphen varsa kafanda, ya da kalbinde, gel kabul edelim: Görünen o ki sır falan yok ortada. Birilerinin bir şekilde idrak edip diğer insanları mutlak doğruluğuna ikna edemediği o fikir, hayatın biricik sırrı falan değil. Herkes kendi gibi düşünmeyene cahil diyor. Oysa kimse bilge değil.

“Bâtını arayana yok vuslat

Sevmek tanımaya giden yolda olmak”

Hayat dediğimiz mefhumun milyarlarca yıllık canlılık tarihinin son birkaç yüz bin yılında, yüz binlerce yıllık insanlık tarihinin son 1500 senesinde, kısa bir insan hayatında anlaşılabileceği fikri mantıklı geliyor mu? Anlaşılmasına gerek var mı peki? Ne hayatı ne de insanları sevmek için onları anlamamıza gerek var. Sevmek için karşılaştığımız şeyin keşfedilmeye değer olduğuna inanmamız yeterli. Hayat sence de hayret uyandırıcı değil mi?

Bilmediğimizden korkuyoruz, aklımıza yatan bir açıklama bulup bilinmezlikten kurtulmaya çalışıyoruz. Hayatın anlamına dair hipotezler kurup kurup yeniden deniyoruz, yorulduğumuz yerde de bırakıyoruz. İşte o zaman yaşlanıyoruz. O güne kadar denediklerimizden birini seçip bununla mutlu yaşamayı düşlüyoruz. İnsan bir noktada hoşuna giden bir açıklama bulabildiyse kendine ne alâ. Ama bulamadıysa bunalıma sürükleniyor. Gel gör ki hayatın özünü kuşatmak için evrende yeterince büyük olmadığımızı kabullenip ona dair keşfettiklerimizden keyif almak uzansak tutabileceğimiz kadar yakınımızda. Böyle baktığımızda diğer insanların fikirleri de bizim için yıkıcı olmaktan çıkıp merak uyandıran, düşüncemizi genişleten unsurlara dönüşüyor. Hem hayatı, hem de insanları sevmek için görünmeyen yollar görünür oluyor.

Benim hayatın anlamına dair hipotezim bu şekilde. 

Selamet ve sevgiyle,

Buğra 

Yorumlar

Popüler Yayınlar